Ağır seyirli, nekrotizan bir cilt ve yumuşak doku enfeksiyonunda etken Staphylococcus aureus olarak saptanıyor.

Kırk yedi yaşındaki erkek hastanın toraks bilgisayarlı tomografisinde, yama tarzı buzlu cam alanları ve alveolit ile uyumlu görünüm saptanıyor. İnterstisyel akciğer hastalığı düşünülerek yapılan tanısal bronkoskopide alınan bronkoalveoler lavaj örneğinde belirgin eozinofili tespit ediliyor.

Merkezi havalandırma sistemi kullanılan bir iş yerinde çalışan 38 yaşındaki kadın hasta, bir haftadır süregelen kırgınlığa eklenen ateş, titreme, hâlsizlik, öksürük, uyku hâli, iştahsızlık ve kas ağrısı yakınmaları ile başvuruyor. Öyküsünden, bir hafta önce iş yerinde iki çalışanın daha aynı şikâyetlerle tedavi gördüğü öğreniliyor. Fizik muayenesinde, vücut sıcaklığı 39,2 °C ölçülüyor. Solunum sistemi oskültasyonunda bilateral seyrek ince raller duyuluyor. Laboratuvar testlerinde, lökosit 10.000/mm³, CRP 89 mg/dL, sedimentasyon hızı 110 mm/saat, sodyum 130 mmol/L, AST 86 U/L, ALT 72 U/L ve LDH 250 U/L olarak saptanıyor. Posteroanterior akciğer grafisinde bilateral yamalı infiltrasyonlar görülüyor.

Nefes darlığı ve kan basıncı yükselmesi şikâyetleriyle başvuran 65 yaşındaki kadın hastanın geçirilmiş koroner arter by-pass operasyonu dışında tıbbi öyküsünde özellik bulunmuyor. Fizik muayenesinde S3 duyuluyor. Aspirin dışında ilaç kullanmayan hastanın biyokimyasal tetkikleri normal tespit ediliyor. Ekokardiyografisinde ejeksiyon fraksiyonu %25 olan hastaya bir haftalık kan basıncı takibi sonucunda antihipertansif tedavi başlanmasına karar veriliyor.

Otuz bir yaşındaki kadın hasta 15 yaşından beri var olan ama son altı aydır şiddetlenen yutma güçlüğü ile başvuruyor. Öyküsünden, hastanın gece uykudan uyandıran regürjitasyon ve öksürük atakları, kötü ağız kokusu ve bir yılda 12 kg kilo kaybı olduğu öğreniliyor. Baryumlu özofagus grafisinde özofagusu dilate olup içinde seviye veren artıklar ile özofagus distalinde kuş gagası şeklinde daralma saptanıyor.

Ülseratif pankolit tanısı ile izlenmekte olan 35 yaşındaki erkek hasta hâlsizlik, kaşıntı, sarılık, kilo kaybı yakınmaları ile polikliniğe başvuruyor. Yapılan tetkiklerde ALP’nin normalin üç katı, transaminazların iki katı yüksek olduğu tespit ediliyor.

Elli beş yaşındaki erkek hasta; kilo alma, yemeklerden sonra hâlsizlik ve uyuklama yakınmalarıyla başvuruyor. Herhangi bir ilaç kullanmayan hastanın annesinde ve bir ablasında tip 2 diyabet olduğu öğreniliyor. Fizik muayenesinde kan basıncı 135/90 mmHg ve vücut kitle indeksi 29 kg/m² tespit ediliyor. Hastaya yapılan 75 g oral glukoz tolerans testinin (OGTT) sonuçları aşağıda verilmiştir.

İnfertilite nedeniyle araştırılmakta olan 27 yaşındaki kadın hastanın öyküsünden görme probleminin olmadığı öğreniliyor. Nörolojik muayenesi normal bulunan hastada hiperprolaktinemi ve hipofizde 15 mm çapında adenom ile uyumlu lezyon saptanıyor.

Cushing sendromu olan 43 yaşındaki kadın hastada, bilateral adrenalektomi sonrası hipofizde ACTH salgılayan adenom gelişiyor.

Ateş ve bilinç bulanıklığı nedeniyle acil servise getirilen kadın hastada hemoglobin 9,5 g/dL, MCV 95 fL,trombosit 35.000/mm³ ve LDH 1.500 U/L bulunuyor. Periferik kan yayması aşağıda verilen hastanın koagülasyon testlerinde protrombin zamanı (PT), parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT), fibrinojen ve D-dimer düzeyi normal saptanıyor. Coombs testleri negatif bulunuyor.

Nefes darlığı, çarpıntı, kolay yorulma yakınmaları ile başvuran 70 yaşındaki kadın hastanın efor kapasitesinde azalma saptanıyor. Öyküsünden, metastatik c-erbB2 (HER-2) pozitif meme kanseri tanısı ile adriamisin kullanmış olduğu ve uzun süredir trastuzumab uygulandığı öğreniliyor.

Beş yıldır astım tanısı ile takip edilmekte olan hasta yüksek doz inhale kortikosteroid (İKS) ve formoterol tedavisini düzenli olarak ve gerektiğinde semptom giderici olarak kullanıyor. Hastanın son kontrolünde bu tedavi altında son dört aydır yakınması olmadığı, astım kontrol testi değerinin 23 olduğu ve solunum sistemi muayenesinin normal olduğu görülüyor.

Kırk sekiz yaşındaki kadın hasta; ellerinde ciltte sertleşme, soğukluk ve parmak ucunda yara yakınmalarıyla başvuruyor. Öyküsünden; ellerinde uzun süredir soğukta önce beyazlaşma, ardından morarma ve sonra kızarma şeklinde renk değişikliği olduğu, son bir yıldır parmak derisinde sertleşme fark ettiği, bir ay önce parmak ucunda yara çıktığı ve halen yaranın kapanmadığı öğreniliyor.

I.    Romatoid artrit

II.    Psöriatik artrit

III.   Sistemik lupus eritematozus

IV.  Enteropatik artrit

V.   Reaktif artrit

Kırk yaşındaki kadın hasta, 5 yıldır yanaklarda, çenede ve burunda olan kızarıklık ve sivilcelenme şikâyetleriyle başvuruyor. Öyküsünden acılı ve baharatlı yiyecekler, sıcak banyo ve güneş ile şikâyetlerinin arttığı öğreniliyor. Hastanın dermatolojik muayenesinde bilateral malar bölgelerde, çenede ve burun üzerinde eritem, telanjiektaziler ve püstüller gözleniyor.

Altmış beş yaşındaki erkek hasta bacaklarda kuvvetsizlik, ağız kuruluğu ve kabızlık yakınmalarıyla başvuruyor. Küçük hücreli akciğer kanseri öyküsü olan hastanın muayenesinde alt ekstremite proksimallerinde 4/5 kas gücü ve arefleksi saptanıyor.

Ailesinin ısrarıyla doktora başvuran 30 yaşındaki erkek hastanın ergenlik yıllarından beri yakın arkadaşı olmadığı, genelde tek başına vakit geçirmeyi tercih ettiği, duygusal olarak mesafeli olduğu ve aile bireyleriyle fazla paylaşımı bulunmadığı öğreniliyor. Üniversite öğrenimini tamamlamış ve masabaşı bir işte uzun süredir düzenli çalışmakta olan hastanın başka herhangi bir hastalık belirtisi ve tedavi öyküsü bulunmuyor.

Yirmi dört yaşındaki kadın hasta, kişiler arası ilişki sorunları yakınmasıyla başvuruyor. Öyküsünden; ergenlik sonrasından başlayarak sürekli ilgi ve dikkat odağında olma isteğini engelleyemediği, bulunduğu ortamlarda dikkatin odağında olmadığında rahatsızlık hissettiği, özel bir çaba harcamasa da insanların onu cinsel olarak cezbedici buldukları, bu durum hoşuna gitse de aslında cinselliğin ona çok uzak bir yaşantı olduğu, duygularında ani iniş çıkışlar olduğu öğreniliyor. Görüşmede duygularını abartılı olarak ifade ettiği, fiziksel görünümüyle de dikkat çekmeye çalıştığı, teatral bir konuşma tarzı olduğu gözlenen hastada depresyon, anksiyete ya da başka bir psikiyatrik belirti olmadığı saptanıyor.

Otuz beş yaşındaki kadın hasta, üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası sinirlilik, kilo kaybı ve taşikardi şikâyetleri ile başvuruyor. TSH değeri 0,02 mU/L (0,4-4,5) olan hastaya Tc-99m perteknetat tiroid sintigrafisi ve radyoaktif iyot (I-131) tiroid tutulum testi yapılıyor.

Kırk yaşındaki erkek hasta künt batın travması ile acil servise başvuruyor. Hastanın hemodinamik olarak stabil olduğu ancak bilinç bulanıklığı nedeniyle fizik muayene bulgularının güvenilir olmadığı düşünülüyor. Hasta başında yapılan ultrasonografik incelemede, hastada intraabdominal serbest sıvı izleniyor.

Altı saat önce vakum yardımı ile doğurtulan 41 haftalık bir yenidoğanın fizik muayenesinde hipotonisite, solukluk ve kulaklarının her ikisinin de öne doğru dönük olduğu tespit ediliyor. Hemoglobin değeri 7 g/dL olarak saptanıyor.

Beş aylık erkek bebek üç aydır yetersiz kilo artışı, kusma, huzursuzluk ve özellikle gece olan ateş atakları nedenleriyle getiriliyor. Fizik muayenesinde boyunun üçüncü persentilde ve vücut ağırlığının üçüncü persentilin altında olduğu saptanıyor. Laboratuvar incelemelerinde; idrar dansitesi 1005, idrar sedimenti normal, serum sodyumu 155 mEq/L (134-144), potasyumu 4,1 mEq/L (3,5-5,6), kloru 111 mEq/L (98-106), kan üre azotu 13 mg/dL (5-18), kreatinini 0,35 mg/dL (0,03-0,50), ürik asiti 8 mg/dL (1,8-5,0), idrar osmolalitesi 120 mOsm/kg, kan osmolalitesi 310 mOsm/kg olarak saptanıyor.

Sünnet esnasında uygulanan prilokaine bağlı methemoglobinemi gelişen 7 yaşındaki çocuğa tedavi amacıyla metilen mavisi veriliyor. Tedavi sonrasında hastada nonimmün hemolitik anemi gelişiyor.

Çocuk yoğun bakımda izlenmekte olan 6 yaşındaki bir kız çocuk genel durumunun aniden kötüleşmesi nedeniyle değerlendiriliyor. Hastada nabızsız elektriksel aktivite olduğu tespit ediliyor.

I.    İlaçlar bu yol ile verilemez.

II.    Kan ürünü transfüzyonu yapılamaz.

III.   Sıklıkla proksimal tibiaya yerleştirilir.

IV.  Kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında kullanılabilir.

Dokuz yaşındaki erkek hasta, üç aydır aralıklı devam eden döküntü şikâyeti ile getiriliyor. Öyküsünden, döküntülerinin sıklıkla kaşıntı sonrası çıktığı ve 10-15 dakika içinde kendiliğinden düzeldiği öğreniliyor. Fizik muayenede kalem ucu ile deri çizildiğinde ürtikere ait ödem plağının düzgün şekilde oluştuğu görülüyor.

Yedi aylık kız hasta kilo alamama nedeniyle getiriliyor. Öyküsünden; normal yolla, zamanında, 3.000 g ağırlığında doğduğu, 15 günlükken ağzında pamukçukla birlikte ishalinin başladığı bu nedenle iki kez hastaneye yatırılarak tedavi edildiği, kusmasının olmadığı, ilk altı ay anne sütü aldığı öğreniliyor. Anne ve babası hala-dayı çocukları olan hastanın fizik muayenesinde vücut ağırlığı 5.200 g, boyu 65 cm olup oral moniliazis saptanıyor. Laboratuvar tetkiklerinde hemoglobin 9,8 g/dL, beyaz küre sayısı 6.500/mm³, mutlak lenfosit sayısı 500/mm³, mutlak nötrofil sayısı 5.000/mm³,IgG, IgA ve IgM düzeyleri yaşına göre düşük bulunuyor. Posteroanterior akciğer grafisinde timüs gölgesi saptanmıyor.

Beş yaşındaki kız çocuk, ateş, hâlsizlik ve döküntü yakınmaları ile getiriliyor. Fizik muayenesinde ateş, taşikardi, kollarda ve gövdede maküler döküntüler saptanıyor. Laboratuvarda hemoglobini 7,2 g/dL, ortalama eritrosit hacmi 80 fL ve retikülositi %0,5 olarak tespit ediliyor. Diğer laboratuvar bulguları normal saptanıyor. Hastanın kemik iliği aspirasyonunda, özellikle eritroid öncüllerin matürasyonunda azalma/durma ve dev pronormoblastlar görülüyor.

Lösemi tedavisi alan 10 yaşındaki erkek hastada yaygın morluklar gelişmesi ve nötropenik ateş nedeniyle kemoterapiye ara veriliyor. Hastanın burun kanaması zor durduruluyor. Tam kan sayımında anemi, nötropeni ve trombositopeni saptanıyor. PT ve aPTT'de uzama, fibrinojende düşüş ve D-dimer’de artış bulunuyor.

Akut lenfoblastik lösemi nedeniyle asparaginaz tedavisi verilen 14 yaşındaki hastada tedavi sonrasında nefes darlığı, yüzünde yaygın kızarıklık, hipotansiyon gelişiyor ve çocuk bulantı tarifliyor.

Beş yaşındaki erkek hasta çenesinde şişlik yakınmasıyla başvuruyor. Öyküsünden yakınmasının bir ay önce başladığı ve ilk başvurduğu merkezde diş apsesi nedeniyle tedavi edildiği, ancak tedaviye rağmen çenesindeki şişliğin hızla arttığı ve şikâyetlerine hâlsizlik ve kilo kaybının da eklendiği öğreniliyor. Fizik muayenesinde soluk görünümde olan hastanın, çenesinde sağda 6×5 cm boyutlarında kitle, servikal, aksiller ve inguinal lenfadenopatiler tespit ediliyor. Batın ultrasonografisinde de paraaortik, portokaval lenfadenopatiler ve çekumda kitle saptanıyor. Laboratuvar incelemelerinde LDH 1.500 U/L, sedimentasyon hızı 90 mm/saat olarak bulunuyor.

Akut kalp yetersizliği bulguları ile acil servise gelen beş yaşındaki bir çocuğun kan basıncı 120/76 mmHg ve nabzı 130/dakika’dır. Ekokardiyografik incelemede sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %40 olarak saptanıyor.

Üç yaşındaki erkek çocuk, son bir haftadır hızlı nefes alıp verme ve hâlsizlik şikâyetleriyle hastaneye getiriliyor. Öyküsünden, benzer şikâyetlerle son bir ayda üç defa acil servise getirildiği ve bronşiyolit tanısı ile inhale tedavi verilip eve gönderildiği öğreniliyor. Fizik muayenesinde nabzı 140/dakika, solunum sayısı 60/dakika, kan basıncı 85/56 mmHg olan hastada, subkostal ve interkostal retraksiyonlar, her iki akciğer bazalinde raller, gallop ritmi ve hepatomegali (midklaviküler hatta 4 cm) saptanıyor. Hastanın ön-arka akciğer grafisi aşağıdaki gibidir.

On yaşındaki erkek hasta yürümede güçlük şikâyetiyle getiriliyor. Öyküsünden daha önce herhangi bir hastalığının olmadığı, son zamanlarda durgunlaştığı, konuşmasının azaldığı ve ders başarısının düştüğü öğreniliyor. Hastanın T2 ağırlıklı kraniyal manyetik rezonans görüntülemesi aşağıda görülmektedir.

Yirmi aylık erkek bebek acil servise ateş nedeniyle getiriliyor. Vücut sıcaklığı 38,5 °C olan bebeğin beş dakika süre ile gözlerini bir noktaya diktiği, her iki kol ve bacakta atım şeklinde jeneralize tonik klonik nöbet geçirdiği görülüyor. Öz ve soygeçmişinden, on altı aylıkken de aynı özellikte 3-5 dakika süren ateşli nöbet geçirdiği, babasının da çocukluk döneminde ateşli nöbetleri olduğu öğreniliyor.

Beş yaşındaki kız çocuk anaokulunda konuşmadığı için getiriliyor. Aile çocuğun evde konuştuğunu, dışarıda çekingen olduğunu söylüyor. Öyküsünden gelişim basamaklarının normal olduğu öğreniliyor.

Bir hafta önce intestinal obstrüksiyon nedeniyle sigmoid kolektomi + Hartmann prosedürü yapılan ve uç kolostomi açılan bir hasta, insizyon alanıyla sınırlı kızarıklık ve şişlik nedeniyle başvuruyor. Palpasyonda fluktuasyon tespit ediliyor ve ultrasonografide insizyon hattı boyunca kolleksiyon saptanıyor.

Acil servise başvuran 58 yaşındaki kadın hastanın kan şekeri 300 mg/dL ve serum sodyum değeri 128 mEq/L olarak ölçülüyor.

I.    Platelet faktör 4’e (PF4) karşı gelişen antikorlar ile oluşur.

II.   Düşük moleküler ağırlıklı heparinler HIT oluşturabilir.

III.  En önemli özelliği sadece venöz trombozla ortaya çıkmasıdır.

IV.  Trombosit sayısı 100.000/mm³ ün veya başlangıç düzeyinin %50 altına düşer.

I. Histopatolojisinde en sık adenokarsinom görülür.

II. Eş zamanlı kemoterapi ve radyoterapi ile tedavi başarısı yüksektir.

III. Patogenezinde en sık Epstein – Barr virus (EBV) rol oynar.

IV. Kadınlarda daha sık görülür.

I.  Hiperemi zonu

II. Koagülasyon zonu

III. Staz zonu

I.  Aşırı kusmaya bağlı olarak özofagogastrik bileşkeden olan kanamadır.

II. Spontan durmayan kanamalarda endoskopik epinefrin enjeksiyonu yapılabilir.

III. Hastaların hiçbirinde cerrahi işleme gerek duyulmaz.

Laparoskopik apendektomi sonrası karın ağrısı, bulantı ve kusma şikâyetleriyle başvuran bir hastanın ultrasonografisinde ince bağırsağın antimezenterik duvarının bir bölümünün laparoskopik port yerinden cil altına uzandığı ve strangüle olduğu tespit ediliyor.

Biliyer semptomları olmayan 45 yaşındaki kadın hastanın jinekolojik kontrolleri için yaptırdığı abdominal ultrasonografisinde safra kesesi fundusunda sesil ve içinde mikrokistlerin olduğu 7 mm’lik adenomiyomatozis görüntüsü tespit ediliyor.

Altmış yaşındaki erkek hasta; yaklaşık üç aydır 100 metre yürümekle baldırında ağrı olduğunu, dinlenmekle geçtiğini ve tekrar aynı mesafeyi yürüyebildiğini, ağrının pozizyonla bir ilgisi olmadığını ifade ediyor.

Yirmi bir yaşındaki erkek hastanın öyküsünden; halı sahada futbol oynarken herhangi bir darbe olmaksızın, koşarken yönünü aniden değiştirdiği sırada dizinden bir ses geldiği ve dizinin hızlıca şiştiği öğreniliyor.

İki aylık erkek bebek, doğumunda sağ yanağında önce telanjiektazi olarak izlenen, ancak ilerleyen haftalarda büyüyerek koyu kırmızı renkli bir kitle haline gelen deri lezyonu nedeniyle getiriliyor. Fizik muayenesinde sağ yanakta lokalize, yüzeyinde kanama odağı izlenmeyen, 3×4 cm boyutlarında, düzensiz kenarlı, düzgün yüzeyli vasküler lezyon saptanıyor.

Yüksekten düşme sonrası acil servise getirilen bir hastanın kan basıncı 110/65 mmHg ölçülüyor, hemoglobin 11,5 g/dL saptanıyor. Hastanın kontrastlı bilgisayarlı tomografisinde retroperitoneal bölgede hematoma eşlik eden, sol renal korteksten medullaya doğru 2 cm uzanan, ancak toplayıcı sisteme açılmayan renal kortikol laserasyon saptanıyor.

Beş yaşındaki erkek hastanın akut otitis media atağı sırasında yüzünün sağ tarafında periferik fasiyal paralizi gelişiyor. Kulak muayenesinde zar hiperemik ve bombe olarak izleniyor.

Ateş, bulantı-kusma, baş ağrısı ve her iki gözde şiddetli ağrı şikâyetleriyle acil servise getirilen 40 yaşındaki kadın hastanın muayenesinde, bilateral propitozis, orbital konjesyon ve pitozis, sağ gözde total oftalmopleji tespit ediliyor. Öyküsünden, şikâyetlerin önce sağ gözde başlayıp daha sonra solda da ortaya çıktığı öğreniliyor.

Otuz iki yaşındaki G1P0 tekil gebeliği olan kadının kendi ve eşine ait kan grupları sırasıyla, B Rh (-) ve A Rh (+) olup indirekt Coombs test sonucu negatiftir. Üçlü tarama testi trizomi 21 riski için 1/50 olarak raporlanan gebeye, 17. haftasında amniyosentez işlemi uygulanıyor.

Otuz iki yaşında, iki çocuklu, son doğumunu bir yıl önce yapmış olan kadın üç aydır süregelen yoğun ve uzamış menstrüel kanamaları nedeniyle başvuruyor. Hastanın herhangi bir kontraseptif yöntem kullanmadığı, ek hastalığının ve daha önce herhangi bir kanama şikâyetinin olmadığı öğreniliyor.

Fertilitesini tamamlamış 49 yaşındaki kadın hastada tespit edilen 8 cm büyüklüğünde tek subseröz uterin miyom nedeniyle cerrahi işlem planlanmaktadır.

I.    Östradiolün pik seviyeye ulaşması

II.   LH’nin pik seviyeye ulaşması

III.   Oositte birinci mayozün tamamlanması

I.    BRCA 1 mutasyonu

II.   BRCA 2 mutasyonu

III.   Lynch sendromu

Yirmi bir yaşındaki cinsel aktif olmayan kadın hasta kasık ağrısı şikâyetiyle başvuruyor. Hastada sağ overden kaynaklanan kistik bir lezyon tespit ediliyor ve laparoskopi kararı alınıyor. Ameliyat sırasında sağ over yerleşimli, yaklaşık 6 cm çaplı ve düzgün kapsüllü kist dışında herhangi bir patolojik bulgu tespit edilmiyor. Kistin eksizyonu sırasında, kapsül rüptüre oluyor ve yağlı materyalle birlikte kıl içeriğinin Douglas boşluğuna döküldüğü izleniyor.