2023 Nisan TUS Sınavı – Klinik Bilimler

Hâlsizlik ve 10 gündür devam eden öksürük nedeniyle başvuran 57 yaşındaki erkek hastanın fizik muayenesinde ağız hijyeninin kötü olduğu tespit ediliyor. Akciğer grafisinde sol alt lobda apse saptanıyor.

Kırk sekiz yaşındaki erkek hasta, ateş ve boğaz ağrısı şikâyetleriyle başvuruyor. Öyküsünden nefes darlığı, öksürük ve balgam şikâyeti olmadığı, ilaç alerjisinin bulunmadığı öğreniliyor. Fizik muayenesinde ateşi 39,2 °C, tonsillalarda hiperemi, ödem ve eksüda ile ağrılı ön servikal lenfadenopati saptanıyor.

I.     Campylobacter spp. enteriti tanılı 45 yaşındaki erkek hasta

II.    Boğmaca tanılı 18 yaşındaki kadın hasta

III.   Pseudomonas aeruginosa bakteriyemisi saptanan 76 yaşındaki ek hastalığı olmayan erkek hasta

IV.  İdrar kültüründe Klebsiella pneumoniae üreyen akut sistit tanılı 28 yaşındaki kadın hasta

V.   Peptik ülser tanılı 56 yaşındaki kadın hastada Helicobacter pylori eradikasyonu

Otuz yaşındaki erkek hasta, ani başlayan sağ yan ağrısı ve nefes darlığı yakınmaları ile acil servise başvuruyor. Öyküsünden 3 hafta önce bacağının kırıldığı, alçıya alındığı ve o dönemden beri evde istirahat ettiği öğreniliyor. Fizik muayenesinde vücut sıcaklığı 37,2 °C, nabız 120/dakika, solunum sayısı 24/dakika ve kan basıncı 100/70 mmHg olarak bulunuyor. Akciğer grafisinde sağ hemidiyaframın yükseldiği ve sağ kardiyofrenik sinüsün kapalı olduğu görülüyor. Laboratuvar tetkiklerinde D-Dimer düzeyi yüksek bulunuyor.

Yirmi yedi yaşındaki erkek hasta, 2-3 aydır devam eden öksürük, balgam ve hâlsizlik yakınmaları ile başvuruyor. Öyküsünden bu süre içinde 4-5 kg kaybettiği, geceleri aşırı terlemesi olduğu, öksürük ve balgam nedeniyle 10 gün antibiyotik kullanmasına rağmen yakınmalarının düzelmediği ve 3 gün önce balgamında kan gördüğü öğreniliyor. Akciğer grafisinde sağ üst zonda, ortasında kavitasyon bulunan heterojen, nodüler infiltrasyon izleniyor.

Sokakta yürürken ani bilinç kaybı ve solunum durması olan, sonrasında ambulansta değerlendirmesi yapılan 64 yaşındaki erkek hastanın o sırada kan basıncı ve nabzı alınamamıştır. EKG şeridi aşağıdaki gibidir.

Yirmi iki yaşındaki kadın hasta çarpıntı şikâyetiyle acil servise başvuruyor. Fizik muayenesinde kan basıncı 110/70 mmHg olarak ölçülen ve bilinci açık olan hastanın EKG’si (çekim hızı 25 mm/sn) aşağıdaki gibidir.

Kırk yaşındaki hiçbir şikâyeti olmayan kadın, ailesinde kanser hikâyesi olması üzerine danışmak için aile hekimine başvuruyor. Aile öyküsünden annesinin sağ olduğu ve 45 yaşında endometriyum kanseri tanısı aldığı, annesinin tek kardeşi olan dayısının da sağ olduğu ve 46 yaşında kolon kanseri tanısı aldığı öğreniliyor. Anne tarafından dedesinin ise 55 yaşında tanı aldığı metastatik üroepitelyal kanser nedeniyle öldüğü öğreniliyor. Sigara ve alkol alışkanlığı olmayan ve herhangi bir kronik hastalığı bulunmayan hastanın sistem sorgusu ve fizik muayenesi normal saptanıyor.

Elli beş yaşındaki erkek hastanın aile hekimi tarafından yapılan rutin tetkiklerinde son 6 ay içerisinde yapılan iki farklı ölçümünde serum AST ve ALT değerlerinin laboratuvar üst limitinin 2 katı yüksek olduğu, serum total bilirubin, albümin değerleri ve protrombin zamanı değerlerinin normal sınırlar içerisinde olduğu tespit ediliyor. Aktif bir yakınması bulunmayan hastanın vücut kitle indeksi 32 kg/m² ölçülüyor. Öyküsünden hipertansiyon, diabetes mellitus tip 2 ve hiperlipidemisi olduğu ve bu hastalıkları nedeniyle son üç yıldır ilaç ve doz değişimi yapılmadan amplodipin, metformin ve atorvastatin kullandığı öğreniliyor.

Bilinen bir hastalığı olmayan 35 yaşındaki kadın hasta hâlsizlik, boğaz ağrısı, ellerde titreme ve çarpıntı şikâyeti ile başvuruyor. Hasta şikâyetlerinin gribal bir enfeksiyondan iki hafta sonra başladığını ve on gündür devam ettiğini belirtiyor. Fizik muayenede tiroid bezi üzerinde hassasiyet saptanan hastanın göz muayenesinde ekzoftalmus gözlenmiyor. Laboratuvar bulgularında TSH düzeyi düşük ve serbest T4 düzeyi yüksek, CRP düzeyi yüksek ve tiroglobulin düzeyi yüksek olan hastanın tiroid sintigrafisinde tiroid bezi suprese olarak izleniyor.

Hâlsizlik, kabızlık, bel ağrısı ve konfüzyon kliniğiyle getirilen 75 yaşındaki kadın hastanın lumbosakral manyetik rezonans görüntülemesinde multipl litik lezyonlar tespit ediliyor. Laboratuvar incelemelerinde hemoglobin 8,3 g/dL, lökosit 5.000/mm³, trombosit 350.000/mm³, serum albümin 3 g/dL, total protein 9,3 g/dL, kalsiyum 13,1 mg/dL ve serum kreatinin 2,2 mg/dL bulunuyor.

Elli dokuz yaşındaki erkek hasta; bir hafta önce başlayan ve giderek artan nefes darlığı, kanlı balgam, hâlsizlik, iştahsızlık, bulantı ve idrar miktarında azalma yakınmalarıyla kliniğe yatırılıyor. Öyküsünden iki gün önce başvurduğu bir sağlık merkezinde antibiyotik tedavisi başlandığı ve bu esnada yapılan tetkiklerinde serum kreatinin düzeyinin 1,6 mg/dL bulunduğu öğreniliyor. Fizik muayenesinde kan basıncı 130/80 mmHg, nabız 104/dakika ritmik, solunum sayısı 28/dakika ve vücut sıcaklığı 38,2 °C bulunuyor. Her iki akciğerde yaygın ince ve orta raller işitiliyor. Laboratuvar incelemelerinde hemoglobin 10,2 g/dL, lökosit 12.000/mm³, trombosit 150.000/mm³, serum kreatinin 2,8 mg/dL, idrar sedimentinde bol eritrosit ve eritrosit silendirleri görülüyor ve 2 g/gün proteinüri saptanıyor. Akut böbrek hasarı etiyolojisine yönelik böbrek biyopsisi yapılıyor.

On yıldır tip 2 diabetes mellitus tanısı ile izlenen 55 yaşındaki erkek hasta, son haftalarda dikkatini çeken bacaklarda şişlik yakınmasıyla başvuruyor. Ramipril, atorvastatin, asetilsalisilik asit ve metformin kullanan hastaya bir yıl önce koroner anjiografi yapıldığı ve bir adet stent yerleştirildiği öğreniliyor. Fizik muayenesinde vücut kitle indeksi 33 kg/m², kan basıncı 135/85 mmHg, nabız 75/dakika ve bacaklarda ++/++ gode bırakan ödem tespit ediliyor. Laboratuvar incelemelerinde idrar dansitesi 1.010, 4+ proteinüri, 24 saatlik idrarda proteinüri 15 g/gün, açlık kan şekeri 165 mg/dL, HbA1c %7,8, LDL-kolesterol 75 mg/dL, albümin 2,6 g/dL, kreatinin 1,1 mg/dL (eGFH>30 mL/dk1,73m²), potasyum 4,1 mEq/L ve hemoglobin düzeyi 13 g/dL bulunuyor.

Yetmiş iki yaşındaki kadın hasta üriner inkontinans nedeni ile geriatri polikliniğine başvuruyor. Öyküsünden, 4 kez normal yolla doğum yaptığı ve 50 yaşında menopoza girdiği; özellikle ağırlık kaldırdığında, güldüğünde, öksürdüğünde gelişen ve son günlerde sıklığı artan idrar kaçırması yaşadığı öğreniliyor. Hipertansiyon ve koroner arter hastalığı nedeni ile metoprolol, doksazosin ve asetilsalisilik asit kullanan hastanın fizik muayenesinde, biyokimyasal incelemesinde ve idrar tetkiklerinde herhangi bir patoloji saptanmıyor.

Kırk yaşındaki erkek hastada saçlı deri, postaurikülar bölgeler, kaşlar ve nazolabial sulkusta eritemli zeminde sarımsı, yağlı görünümde deskuamasyon saptanıyor.

Yirmi yedi yaşındaki kadın hasta, bacaklarında son birkaç günde gelişen ilerleyici güçsüzlük ve yürüyememe yakınmalarıyla başvuruyor. Öyküsünde 1 hafta önce geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonu dışında özellik bulunmuyor. Muayenesinde kollarda 4/5, bacaklarda 2/5 düzeyinde kuvvet kaybı, derin tendon reflekslerinde ve bilateral taban derisi refleksinde kayıp saptanıyor. Bilgisayarlı beyin tomografisi normal olan hastanın beyin omurilik sıvısında hücre saptanmıyor ancak protein değeri yüksek bulunuyor.

Otuz iki yaşındaki kadın hasta baş ağrısı yakınmasıyla nöroloji polikliniğine başvuruyor. Baş ağrısının 10-15 yıldır ayda 1-2 kez, zonklayıcı vasıfta olduğu, bulantı ve zaman zaman kusmanın eşlik ettiği öğreniliyor. Son bir yıldır ağrılarının sıklığı artmış olan hastada haftada bir kez 8-12 saat süren atakların stres, egzersiz, uykusuzluk ve açlıkla tetiklendiği anlaşılıyor. Ağrılara görsel veya duyusal bir fenomen eşlik etmiyor.

Altmış bir yaşındaki kadın hastanın nörolojik muayenesinde sol alt ekstremitede kuvvet kaybı olduğu, vibrasyon ve eklem pozisyon hissinin bozulduğu, solda plantar yanıtın ekstansör olduğu, sağda göbek seviyesinin altında ağrı ve ısı hissinin kayıp olduğu saptanıyor.

Otuz iki yaşındaki kadın hasta; çarpıntı, göğüs ağrısı, terleme, nefes alamıyormuş gibi hissetme, baş dönmesi ve ölüm korkusu şikâyetleriyle acil servise başvuruyor. Öyküsünden; bu şikâyetlerinin yaklaşık bir aydır ataklar hâlinde geldiği, dakikalar içinde artıp yaklaşık yarım saat içinde azaldığı, bu nedenle birkaç kez acil servise başvurduğu, yine bu ataklar tekrarlarsa diye yoğun kaygı yaşadığı, kontrolünü kaybetmekten ve çıldırmaktan korktuğu öğreniliyor. Şimdiye kadar bu yakınmaları için hiç ilaç kullanmamış olan hastanın fizik muayenesinde, elektrokardiyografi ve laboratuvar tetkiklerinde herhangi bir patoloji saptanmıyor.

On dokuz yaşındaki erkek hasta, dilinin büyümüş bir hâlde ağzından dışarı doğru çıkması nedeniyle ailesi tarafından acil servise getiriliyor. Daha önceden orta derecede zihinsel yetersizlik tanısı olan hastaya, iki gün önce davranış problemleri nedeniyle risperidon 2×1 mg başlandığı öğreniliyor.

Boyun ağrısı olan 77 yaşındaki erkek hasta, yıllar içinde ilerleyen ellerde güçsüzlük ve beceriksizlik, yürüme güçlüğü ve yakın zamanda eklenen idrar yapma zorluğundan yakınıyor. Muayenede el intrinsik kaslarda atrofi, alt ekstremitelerde spastiste, derin tendon reflekslerinde üst ekstremitelerde azalma, alt ekstremitelerde ise artma saptanıyor. Babinski ve Hoffmann refleksleri pozitif tespit ediliyor.

Diyabetik ve hipertansif olan 65 yaşındaki erkek hasta, akşam yemeği sonrası ani gelişen sağ kol ve bacakta kuvvet kaybı ve konuşma bozukluğu nedeniyle 1 saat sonra acil servise getiriliyor. Acilde çekilen kontrastsız beyin bilgisayarlı tomografisinde (BT) anormal bir bulgu saptanmıyor.

I.     Hipertansiyon

II.    Astım

III.   Psödotümör serebri

IV.  Obstrüktif uyku apnesi

Zor doğum öyküsü ve doğumda resüsitasyon ihtiyacı olan term bebek, hipoksik iskemik ensefalopati tanısı ile yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırılarak amplitüd elektroensefalogram (aEEG) izlemine alınıyor.

I.     Senkop olgularında cilt rengi genellikle soluk, nöbet olgularında siyanotik veya normaldir.

II.    Senkop olgularında terleme sıklıkla varken nöbet olgularında terleme nadir görülür.

III.   Senkop olgularında olay anında yaralanma sık görülürken nöbet olgularında nadirdir.

IV.  Senkop olgularında idrar inkontinansı yokken nöbet olgularında sık görülür.

I.     İnfluenza mevsiminde gebe veya postpartum döneminde olan kadınlar

II.    Salisilat içeren ilaçları uzun süreli kullanan çocuklar

III.   Nörogelişimsel sorunları olan çocuklar

IV.  Hemodinamik olarak ciddi kardiyopulmoner sorunları olan çocuklar

Epilepsi tanısı ile dört hafta önce antiepileptik ilaç başlanan 12 yaşındaki erkek hasta ateş, döküntü ve yüzünde şişlik nedeniyle acil servise getiriliyor. Fizik muayenesinde, tüm vücutta yaygın eritem ve papüler lezyonlar, yüzde ödem, servikal ve submandibüler lenfadenopati ve hepatosplenomegali saptanıyor. Laboratuvar tetkiklerinde, eozinofili, atipik lenfositoz ve transaminazlarda yükselme olduğu görülüyor.

Burkitt lenfoma tanılı 10 yaşındaki hastada tümör lizis sendromu gelişiyor. Allopurinol tedavisi başlanmasına rağmen ürik asit düzeyleri 8-10 mg/dL aralığında yüksek seviyede izlenmeye devam ediyor.

Akut lenfoblastik lösemi tanısı alan 10 yaşındaki erkek hastada, aldığı kemoterapi sonrası idrarında yanma ve kanama gelişiyor.

On üç yaşındaki kız hasta 5 gündür süren eklemlerinde gezici karakterde ağrı ve yürüyememe şikâyetleriyle acil servise getiriliyor. Öyküsünden önceden bilinen hastalığının olmadığı, 2 hafta önce tonsillit geçirdiği öğreniliyor. Fizik muayenesinde kalp hızı 92/dakika, kan basıncı 120/80 mmHg, sol ayak bileğinde ve sağ dizinde şişlik, ağrı ve hareket kısıtlılığı belirlenirken kalpte üfürüm duyulmuyor. Ekokardiyografik incelemede hafif düzeyde mitral ve aort kapak yetmezlikleri belirleniyor. Telekardiyografisi normal, eritrosit sedimentasyon hızı 46 mm/saat ve anti-streptolizin O titresinde yükseklik saptanıyor.

Yukarıda fotoğrafı görülen 10 yaşındaki erkek hasta sekiz aydır ara ara olan rektal kanama ve karın ağrısı ile başvuruyor.

Yedi yaşındaki erkek çocuk geceleri idrar kaçırma nedeniyle getiriliyor. Öyküsünden dört yaşında tuvalet eğitimini aldığı, tuvalet eğitimini aldıktan sonra haftada 5 gece idrar kaçırmaya devam ettiği ve kuru kaldığı bir döneminin olmadığı öğreniliyor. Gündüz idrar ile ilgili bir yakınması olmayan hastanın idrar yolu enfeksiyonu geçirme öyküsü bulunmuyor. Fizik muayene bulguları normal olan hastanın laboratuvar incelemelerinde anormallik saptanmıyor.

On üç aylık erkek çocuk, 2 gün öncesinde başlayan ateş, huzursuzluk ve bir gün önce ortaya çıkan el, ayak, kol ve bacaklarda ödemli görünümde, basmakla solmayan, yaygın purpurik ve ekimotik döküntüler nedeniyle getiriliyor. Hastanın her iki yanağında madalyon şeklinde ağrılı döküntüler ve akut faz göstergelerinde yükseklik saptanıyor. Hastanın trombosit sayısı ve idrar tetkiki normal bulunuyor.

Dört yaşındaki kız çocuk dengesini kaybedip düşer gibi olma yakınmasıyla getiriliyor. Öyküsünden genellikle aç kaldığı zamanlarda çocuğun “Başım döner gibi oluyor.” diye ifade ettiği, yarım saat kadar süren bazen kendiliğinden bazen de yatma-uyuma ile geçen, bazen bulantı ve kusmanın eşlik ettiği ataklarının olduğu öğreniliyor. Atak sırasında değerlendirildiğinde bilincinin açık olduğu ve birkaç atımlık horizontal nistagmus dışında muayenesinin normal olduğu saptanıyor. Özgeçmişinde özellik bulunmayan hastanın annesinde migren öyküsü olduğu öğreniliyor.

Zamanında 3.200 g normal spontan vajinal yolla doğan 1 aylık erkek bebek; acil servise kilo alamama, kusma, emmede bozulma ve uyku hâli nedenleriyle getiriliyor. Anne ve babasının kuzen olduğu öğreniliyor. Fizik muayenesinde genel durumu orta, %5-7 dehidrate ve vücut ağırlığı 3.100 g olarak saptanıyor. Laboratuvar incelemesinde serum sodyum düzeyi 118 mEq/L, serum potasyum düzeyi 6,5 mEq/L, açlık kan glukozu 45 mg/dL ve üre, kreatinin, AST, ALT ve hemogram değerleri normal bulunuyor.

Üç günlük erkek bebek, emmede güçlük ve tekrarlayan nöbet geçirme nedeniyle getiriliyor. Yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırılan hastada intravenöz fenobarbital, fenitoin ve midazolam tedavilerine rağmen nöbetler kontrol altına alınamıyor.

Seksen yaşındaki diyabetik erkek hastada sabah erken saatlerde yapılan laparoskopik kolesistektomi sonrası gece karın ağrısı ve idrar yapamama şikâyetleri gelişiyor. Fizik muayenesinde karın alt kadranda ağrılı kitle tespit ediliyor.

I.      Alkol, povidon iyot veya klorheksidin bazlı solüsyonlarla el temizliği

II.      Hastaya oksijen desteği verilmesi

III.     Hipotermik ortam sağlanması

IV.    Ameliyat sırasında normoglisemi sağlanması

Kafa travması olan 28 yaşındaki erkek hastanın nörolojik muayenesinde; gözlerini sözlü uyaranla açtığı, anlamsız kelimeler söylediği ve ağrılı uyarana fleksör yanıt verdiği tespit ediliyor.

Otuz altı yaşındaki kadın hasta son üç ay içinde sol memesinde oluşan yaygın ödem ve koltuk altında ele gelen kitle şikâyetleriyle başvuruyor. Fizik muayenesinde portakal kabuğu görünümü (peau d’orange) saptanıyor. Aksillasında metastatik lenf nodları görüntülenen hastanın memeden yapılan kalın iğne biyopsisi invaziv duktal karsinom olarak raporlanıyor.

Üç yıl önce akciğer kanseri nedeniyle tedavi edilen 64 yaşındaki erkek hastanın takiplerinde sol adrenal bezinde 2 cm çapında solid lezyon saptanıyor. PET-BT’de SUVmax: 6 olarak ölçülüyor. Yapılan görüntülemelerde başka bir patoloji saptanmıyor. Adrenal kitle için yapılan hormon analizleri sonucu herhangi bir patoloji tespit edilmiyor ve kitle non-fonksiyone olarak tanımlanıyor.

Otuz bir yaşındaki kadın hasta, epigastrik ağrı ve ishal nedeniyle başvuruyor. Son altı aydır bu şikâyetlerinin olduğunu, daha önce yapılan üst gastrointestinal sistem endoskopisinde duodenal ülser saptandığını, Helicobacter pylori tedavisi ve proton pompa inhibitörü (PPI) tedavisi kullandığını ifade ediyor. Şikâyetlerinde gerileme olmayan hastanın kontrol endoskopisinde duodenumda yerleşik multipl ülserler saptanıyor. Gastrin seviyesi 810pg/mL olup yüksek ölçülüyor.

Elli iki yaşındaki erkek hastada, travma nedeniyle Treitz ligamanının 30 cm altından 1 metre uzunluğunda jejunum segmenti eksize ediliyor.

Kırk sekiz yaşındaki erkek hasta apendektomi ameliyatı sonrasında komplikasyon gelişmeden postoperatif 3. günününde taburcu ediliyor. Hastanın rezeksiyon materyalinin patolojik incelemesi sonucunda apendiks yerleşimli 2,3 cm boyutunda karsinoid tümör tespit ediliyor.

Otuz beş yaşındaki erkek hasta ara ara olan rektal kanama şikâyetiyle polikliniğe başvuruyor. Yapılan rektal muayenesinde grade 4 internal hemoroid pakeleri olduğu görülüyor.

Altmış beş yaşındaki erkek hasta alt gastrointestinal kanama nedeniyle kliniğe yatırılıyor. Yapılan gastroduedenoskopi ve kolonoskopide kanama odağı saptanamıyor. Bilgisayarlı tomografi enterografide de odak tespit edilemiyor.

I.    Sarılık

II.   Mental durum değişikliği

III.  Septik şok

IV. Yüksek ateş

V.  Sağ üst kadran ağrısı

İki aylık erkek bebek, kafasının arkasında doğuştan beri olan bir şişlik nedeniyle getiriliyor. Muayenesinde oksipital bölgede yaklaşık 2×2 cm büyüklüğünde yumuşak bir kitle ele geliyor. Beyin tomografisinde, o bölgede kemik defekti ve defektten dışarıya herniye olmuş beyin dokusu saptanıyor.

Üç gündür akut sinüzit semptomları olan 10 yaşındaki erkek hastada; bilateral orbital ağrı, kemozis ve propitozis ile 3, 4, 5 ve 6. kraniyal sinir paralizisi gelişiyor.

Yirmi iki yaşındaki erkek hasta, sağ gözünde ağrı, sulanma ve yabancı cisim hissi nedeniyle başvuruyor. Fizik muayenede ince bir toz parçazı görülüyor ve alınıyor. Toz parçasının korneada abrazyon yaptığı tespit ediliyor. Birkaç gün sonra korneadaki lezyonun tümüyle düzeldiği saptanıyor.

Son âdet tarihine göre 36 hafta 4 günlük gebeliği olan 24 yaşındaki primigravid kadın, yaklaşık yarım saat önce aniden başlayan vajinal kanama ve karın ağrısı şikâyetleri ile acil servise getiriliyor. Özgeçmişinde özellik olmayan, sadece demir ve vitamin preparatları kullanan hastanın fizik muayenesinde; kan basıncı 160/110 mmHg, nabız 118/dakika, uterusun sert ve hassas olduğu tespit ediliyor. Spekulum muayenesinde servikal os’daki minimal açıklıktan koyu renkli kanama gözleniyor. NST’de bazal fetal kalp atım hızı 105/dakika olarak değerlendiriliyor ve varyabilite kaybı saptanıyor.

Yirmi beş yaşındaki G2P0A1 olan hasta, gebeliğinin 8. haftasında kontrol amaçlı başvuruyor. Hastanın kan grubunun A Rh (-), eşinin kan grubunun A Rh (+) olduğu öğreniliyor. İndirekt Coombs testi pozitif gelen hastanın Anti-D IgG titresinin 1/4 olduğu öğreniliyor.

I.     Dinlenme hâlinde semptom yoktur.

II.    Evin içinde bir odadan diğer odaya yürürken çabuk yorulma, çarpıntı, dispne gibi şikâyetler olur.

III.   Merdiven inerken semptom yoktur.

Tekil gebeliği olan kadının üçüncü trimester rutin antenatal ultrasonografik değerlendirmesinde en derin amniyotik cep 9 cm olarak ölçülüyor. Gebenin birinci trimester anöploidi tarama testi sonucu trizomi 21 ve 18 açısından düşük riskli şeklinde raporlanıyor. İkinci trimester ultrasonografik fetal anomali taramasında ise anormal bir bulgu saptanmıyor.

Otuz dört yaşındaki kadın hasta son bir haftadır giderek artan pelvik ağrı ve ateş şikâyetleri ile başvuruyor. Yapılan muayenesinde servikal mukopürülan akıntı ile birlikte vajinal ısı artışı, serviks hareketlerinde hassasiyet ve her iki adneksiyal alanda kitle tespit ediliyor. Hastanın pelvik ultrasonografisinde bilateral adneksiyal bölgede heterojen kitleler olduğu saptanıyor.

Geçirilmiş düşük ve son iki yıldır gebe kalamama şikâyeti ile kliniğe başvuran hastanın öyküsünden önceki gebeliğini 16 haftalık iken kaybettiği, düşük sonrasında kanamanın devam etmesi üzerine iki kez küretaj işlemi yapıldığı ve eşlik eden enfeksiyonun tedavisi için uzun süreli antibiyotik tedavisi kullandığı öğreniliyor. Hasta iyi yıl önceki bu olaylardan sonra âdet kanamalarının azaldığını ve gebe kalamadığını ifade ediyor.

İki çocuğu olup rahim içi araç ile korunan kadın âdet gecikmesi nedeniyle polikliniğe başvuruyor. Yapılan ultrasonografide 7 haftalık intrauterin tek canlı fetüs saptanıyor.